28 Şubat 2012 Salı

yazmak en güzel şey bence.

yazmayı, okumayı sevdiren bir öğretmenim vardı, daha doğrusu bu dili, bu dilin kurallarını öğreten, bana okulu sevdiren bir öğretmendi. o zamanlar Türkçe benim için en güzel dersti. Hayatımız ne kadar değişti, önce telefonlar sonra internetler, yazdıklarım bu dilin kurallarına aykırı artık. cümlelerim düşük, anlamları sığ; yeniden başlayabilir miyim güzel cümleler kurmaya ve her harfe dikkat etmeye?

anlamda bozukluklara yol açmadan baştan yazabilir miyim herşeyi, her harfe dikkat etmeden kendimde yeniden o güveni sağlayabilir miyim?

Benim yazımı okuyanlar, Türkçe'nin güzel yanlarını görebilir mi acaba?

Yeniden başlanabilir mi her cümleye, hayata yeniden o çocuk saflığıyla başlanabilir mi?

20 Şubat 2012 Pazartesi

zaman durduysa...

bir sevgililer günü geçti, geçeli de bir hafta oldu ama bunun cevabını ben üstadından vereyim :


"her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. 
kim sorarsa ''saat kaç'' diye,
cevabım hep aynı; 
on'a doğru!" C.S

sevgili'm bana saat aldı ama ilerlemiyor onsuz ama bu ilerlemezlikte bugün 19. ayımız bitti, onla yan yana geldiğimizde ise 190 ayın nasıl bittiğini anlamayacağız sanırım. Beraber yaşlanacağız beraber büyüceğiz, o yoğurt yiyen küçük kız çocuğunun anne olduğu günleri görüp, çocuğuna şekerli yoğurt hazırlarken eminim katıla katıla güleceğim...

sevgili'm sana hasretim, sana metrelerce uzaktayım ama çok hasretim bu hasretliğin biteceği günü sabırsızlıkla bekliyorum ve her gün düşünüyorum, şimdi aynı şehirdeyiz, bakarsın yarın birgün başka bir şehirde hayalimizde ki küçük sıcak evimizde başka bir şehirde yeni insanlarla -ama biz hep el ele- olacağız...

Seni seviyorum

13 Şubat 2012 Pazartesi

Defalarca yazmaya çalışıyorum... defalarca bir kaç kelime yazıyorum sonra siliyorum, önceden devamlı yazardım şimdi ise öyle değil... sebebi kafa berraklığı sanırım, kafam hep dalıyor, kelimeler sonbahar rüzgarında savrulan yapraklar gibi; halbuki kış gibi bile olsa güzel olur, o zaman kelimeler gözleri yorar ama berraktır bembeyazdır, donmuştur. Eylül'ü daha çok sever oldum daha çok...

Herşeyler çözülür; ama düşünceler farklıdır hep... Bana uyan sana uymaz, sana uyan bana uymaz; kimi cümlelere başından başlar, kimileri sonundan; hayatta birbirine en çok benzeyen insanların bile yaptıklarından küçücükte olsa tezatlıklar vardır, olacaktır, mesele orta yolu bulmak değildir, tamamen konuyu çözebilmektir.
Önce inanmaktır hayat
Önce yaşamaktır hayat
İnandığın kadar yaşarsın hep...
Yüzündeki gülücük değildir gülmek, kalbindekine bakmak gerek...
Birşeyleri yapmak için çabalamak değildir hayat, inandığını yapmaktır...
Birşeye başlamak için birşeyi kapatmak gerekir bazen...
Bazende hiç birşeyi kapatmamak...
ve bunların hepsi bir seçimdir...
seçimi yapana önyargılı olunmaz ki
seçimi yapan suçlu değildir
ama seçimi yapan da suçlamamalıdır hiç kimseyi hiç birşeyi...
hayat sadece ve sadece onundur
sadece onun seçimleridir...
Yapraklar gibi savrulur iki tarafa ama hep tekrar yeşermeyi düşünmelidir...
Hayat bizi çağırır...
Bazen geriye, bazen geleceğe
Bu da seçim değil midir??
Kalbine inanan, ölmeden güzel günleri görür, görmüştür...
Hırslı olmalı ama vicdanını kaybetmemeli insan...
İnanmalı daha çok inanmalı kalbine, kendine, aklına...
Sonra hayat herşeyi verir mutlaka...

Bunlar ne mi? Sadece bir umut, ama hepsi mavi bir umut, tıpkı hergün görünen gökyüzü gibi.....