13 Şubat 2012 Pazartesi

Defalarca yazmaya çalışıyorum... defalarca bir kaç kelime yazıyorum sonra siliyorum, önceden devamlı yazardım şimdi ise öyle değil... sebebi kafa berraklığı sanırım, kafam hep dalıyor, kelimeler sonbahar rüzgarında savrulan yapraklar gibi; halbuki kış gibi bile olsa güzel olur, o zaman kelimeler gözleri yorar ama berraktır bembeyazdır, donmuştur. Eylül'ü daha çok sever oldum daha çok...

Herşeyler çözülür; ama düşünceler farklıdır hep... Bana uyan sana uymaz, sana uyan bana uymaz; kimi cümlelere başından başlar, kimileri sonundan; hayatta birbirine en çok benzeyen insanların bile yaptıklarından küçücükte olsa tezatlıklar vardır, olacaktır, mesele orta yolu bulmak değildir, tamamen konuyu çözebilmektir.
Önce inanmaktır hayat
Önce yaşamaktır hayat
İnandığın kadar yaşarsın hep...
Yüzündeki gülücük değildir gülmek, kalbindekine bakmak gerek...
Birşeyleri yapmak için çabalamak değildir hayat, inandığını yapmaktır...
Birşeye başlamak için birşeyi kapatmak gerekir bazen...
Bazende hiç birşeyi kapatmamak...
ve bunların hepsi bir seçimdir...
seçimi yapana önyargılı olunmaz ki
seçimi yapan suçlu değildir
ama seçimi yapan da suçlamamalıdır hiç kimseyi hiç birşeyi...
hayat sadece ve sadece onundur
sadece onun seçimleridir...
Yapraklar gibi savrulur iki tarafa ama hep tekrar yeşermeyi düşünmelidir...
Hayat bizi çağırır...
Bazen geriye, bazen geleceğe
Bu da seçim değil midir??
Kalbine inanan, ölmeden güzel günleri görür, görmüştür...
Hırslı olmalı ama vicdanını kaybetmemeli insan...
İnanmalı daha çok inanmalı kalbine, kendine, aklına...
Sonra hayat herşeyi verir mutlaka...

Bunlar ne mi? Sadece bir umut, ama hepsi mavi bir umut, tıpkı hergün görünen gökyüzü gibi.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder