29 Aralık 2012 Cumartesi

eskisi kadar sık yazamıyorum, o kadar çok kafam dağıldı ki, kalple beyin arasındaki damarların ordan alınması gibi, eskisi kadar okuyamıyorum eskisi kadar müzik dinleyemiyorum, arada bir kafama eser bir kadeh içki içerdim onu da yapamıyorum, insan hayatın bi tarafından tutmaya çalışırken tam asılmışken ve hayat onu yukarı doğru çekerken ayağının altından neler kaçıyor bilemiyor ve en kötüsü sevdiğini kırmak, üzmek; olduğundan farklı olmak yada görünmek, hayatı kaçırırken hayatın başka yüzünü görmek sanırım herşeyden uzaklaşmak en başa dönmek sevdiğimle küçücük ve umutlu bir dünya kurmanın zamanı geldi, hissetmek için küçücük şeyleri her vakit görmek gerek, görmekse bazen bir ses tonunda bazen az bir rakıda, bir şişe birada, bir nefes sigarada... umut aslında önümde hep önümüzde

23 Aralık 2012 Pazar

bazen çocukluğum gözünün önüne geliyor, halbuki o günler keşke büyüsek diye söylenirdik içimizden o kadar kanıksamışız ki bunu çocukluk anılarımız bile silinmiş gözümüz önünden
bir çocuk sesinde hatırlıyorum o günleri tekrar
bir oyunda bir kavgada şimdi de büyük günlerim gelmiyor aklıma
duygularımı ağlamaları şarkıları hatırlıyorum ve yeniden doğuyor gibiyim 
kalbim temiz ise hiç kirlenmesin
can çıkar bedenden ama yeniden hayat bulabilir kalbim 
çocuk kalbim kaybetmesin hislerini bazen yanan kalbim yanmasın bir daha ve yeniden hep hatırlasın güzellikleri

allahım yardım et
güzelliklerden mutluluklardan başka birşey girmesin kalbime
tıpkı eylülle yağmurun buluşması 
tıpkı toprak kokusu
ve küçük dünyamdaki büyük aşk gibi...

büyük insanın vuslat günü hatrına...

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

Mevlana Celaleddin Rumi

14 Aralık 2012 Cuma

"kimseye etmem şikayet
 ağlarım ben halime
 titrerim mücrim gibi
 baktıkça istikbalime"

17 Kasım 2012 Cumartesi

eksik kaldığını bilmek hayatta...
doldurmaya çalışırken aslında boşalttığını düşünmek...
yokluğunu hissettirmemek isterken en ağır şekilde hissettirmek...
sıradanlaşmak mıdır herbişeylere
yoksa sıradanlaştırdığını mı hissettirmek herşeye...
halbuki bunları istemem ki ben
kalbim büsbüyük benim tıpkı sen gibi...
gözlerim bakar kör olmadı hiç bir zaman
hatalarım oldu ama olduğunu hep bildim...
ben kötü değilim
kötülük yapmadım kalbime ihanet etmedim gözlerimi yalancı etmedim
sevmek dünyanın en güzeli
aşık olmak kalbimizi daha da büyütürken
hayata baştan sarılmak gerekir
niye mi
sadece hayaller için....

2 Kasım 2012 Cuma

çocukluğumu yıllardır hatırlamıyordum, buraya geldikten sonra artık canlandırıyorum gözümde... belki deniz yoktu benim şehrimde ama yaşam alanı küçük yerlerde hep aynı, bir kaç ay önce sorsanız yağmur yağınca ne yapardın diye bilmiyorum derdim burada çocuklar yağmur yağınca mantara çıkıyorlar biz de salyangoz toplardık, hatırlıyorum artık gözümün önünde geçiyor bir ağaç yeşilinde, toprak kokusunda, soba dumanında, yağmurda....

neler etmişiz biz kendimize, nelerden vazgeçmişiz, nasıl değişmişiz...
hayatın ipini çekiştirirken hala neler kaybediyoruz...
üstelik bazen kaybetmeye imreniyoruz...
bir çocuk gülümsemesinde kalsak ya biz
herkes gibi olmak değil kendin gibi olmak bizi güzel eder, hayatın ipini tutmak değil, o ipte çocuklar gibi atlamak gülmek yakışır bize....

yapabilir miyiz bunu? kirlenmeden kalabilir miyiz?

mantık kalple bir arada değil midir

özlemek güzel mi kötü mü dünü bugünü
özlemek sevdiğinin kokusunu
özlemek özlemli gözleri
hayatın iyisi mi kötüsü mü

2 Ekim 2012 Salı

hayaller


Cuma günü geldim ben sevgilime, dünyalar güzeli yüzünü gördüm ya hayatın tüm zorluklarına yorgunluklarına direneceğimi hissettim ta derinlerde. Heyecanla korkuyla geçen saniyeler yaşadık. Bazen yemek masasında gerildik bazen yürürken ama biz hep sarıldık hem güçlü olacağımızın sözünü verdik, sarılmak bizi hayallere götürdü, bazen geleceğe bazen geçmişe, bazen kocaman bir gülümsemeye bazen de hüzünlü ağlamalara, sevgi içimizde fırtınalar estirdi hep, bazen kalbimizi sardı, bazen aklımızı, kalbimize özlem bıraktı fırtınalar. Hep özledik biz birbirimizi, yan yana iken, sarılıp uyurken, aramızda şehirler varken, aramızda mesafe yokken, hep özledik birbirimizi, özlemekten çok kavuşmanın hayalini kurduk, kavuşup bir daha ayrılmamanın, hala kuruyoruz, inanıyoruz güçlüyüz bu konuda biz.
Kavuşmak için artık yeni adımlar attık, sarıldığımızda daha güçlü durmak için, hayallerimiz daha da güzelleşsin diye, artık yüzüğümüz var bizim, sadece bir yüzük değil, o bizim umudumuz, bundan sonra daha güçlü hayaller kurmak için. Ailemizin  olması için küçük bir yüzük büyük bir hayal.
Biz sarılıp beraber uyuyacağız bir ömür boyu, sabah gözlerimizi açtığımızda birbirimizi göreceğiz ve biz daha güzel olacağız, daha naif, daha narin, daha duygusal. O vakitler hiç kırmayacağız birbirimizi, kalbimiz daha da büyüdü eminim.
Biz artık daha umutluyuz, tek eksiğimiz bir an önce kavuşmak, sarılmak ve bir daha gözlerimizi kapatana kadar ayrılmamak…
Belki ağlarız, belki üzülürüz ama biz birbirimizi tamamlarız, ellerimiz birbirine değdiğinde kimse bizi üzemez, biz bile birbirimizi üzmeyiz…
Sözlüm, nişanlım, eşim, sevgili’m, aşkım…
Sensiz her yer huzursuz
Senle Ankara dünyanın en güzel yeri…
Sensiz her yer soğuk

parmağıma yüzük takmak o kadar basit değil
söz verdim ben sana içimden, yüzüğü takarken gözlerimi kapatıp :
"Kavuşcaz ve bir daha hiç ayrılmayacağız söz dünyalar güzelim."

19 Eylül 2012 Çarşamba

sevgilisinden uzak olunca insan, mutsuz hep mutsuz....

ama güzel şeylerde olacak
düşünüyorum
insanları ayıran mesafeler değil, mesafeler aşılır, sevgiliye kavuşulur, yar'a kavuşulur.
ben söz verdim, allah yardımcım olsun
sevgilimi bir an yalnız bırakmayacağım...
her istediğinde yanında olacağım
ben onun sıcaklığı ile büyüdüm, onun sıcaklığı ile yaşarım anca...

sevgilimi görmeye gidiyorum, sevgilime sarılmaya
sevgilimin kalbi okyanuslar gibi
o kalbinden beni hiç çıkarmasın 

çok özledim
Allahım yardım et, sevgilimin tebessümünü göreyim bir ömür boyu

17 Eylül 2012 Pazartesi

Allahım yalvarırım sana, son bir dileğim var, Sevgilimin yanında bir ömür geçireyim, tüm ömrümde herşeyde onun yanında olsun, çok özlüyorum, kalbim ağrıyor özlemekten, kavuşmak istiyorum, nolur Allahım

14 Eylül 2012 Cuma

Sevgili'min yanından memleketin kuzeybatısına Trakya'ya....
İğneada'ya...
Hayaller hayatlar baştan yazılıyor, en sondan değişiyor
Neyin doğru neyin yanlış olduğu düşünülüyor
Sahil var, bisiklet var, tekne var
Bildiğim tek şey ne varsa var Sevgili'm yoksa huzur yok, mutluluk 700km ötede...
Gel sevgilim, geleyim sevgilim kavuşalım
Hayalleri en baştan yazalım...

31 Temmuz 2012 Salı

uzaklık sadece mesafe değil onu anladım bugün, çok utandım...
insanı sevdiğine uzak kılan mesafeler değil düşüncesizlikler...
utanmak her şeyden kötü her şeyden daha çok acı verici...
bazen bir şeyleri düşünememek, özürle kapanmayacağını bilmek...

ama ben biliyorum hep umutluyum hayat tecrübelerden oluşmuş kale, bir yaptığın hatayı birdaha yapmazsan sana en büyük hediye, her insan kendini affettirir ama kuru bir özür değil aynı hatayı birdaha tekrarlamayarak, sevmek küçük dünyanın en büyük duygusu... aşık olmak küçük şehirlerin en büyük ışığı...

sevdiğini özlemek küçük sevgilerin içindeki aşk ışığı...

beni affet beni affet çook özledim ben seni Sevgili'm...

insanı sevdiğine uzak kılan mesafeler değil, insanın ta kendisi...

özür dilerim...

Cemal Süreya'nın da dediği gibi "özlemek, ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk"

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın dizeleri anlatır bu özlemi...



"İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz."

13 Haziran 2012 Çarşamba

-plan 1-

sanırım balayı için uygun bi yer buldum bakalım beğenilecek mi :)m

atina'dan vazgeçilebilir bunun üzerine zannımca :)


Langkawi Adası :)


şimdilik detay bilgilerim yok ama çok güzel bi yer bence 





malezya-kuala lumpur- küçük evler-doğal hayat- oteller-deniz şuanda diğer yerlere göre daha güzel daha hoş bir fikir bakalım, plan 1 güzel olacak mı?




13 Nisan 2012 Cuma


"Utanç, gizlediğimiz en büyük sırdır. Çünkü en büyük kötülükler, en vahşi öfkeler, en iyi 





saklanmış ihanetler aslında şehvetten, hırstan, çıkar ve bencillikten değil. Kalp kırıklıklarından ve



utançtan gelir..."









6 Nisan 2012 Cuma

iki kelime....

bazen duyduğumuzda  hiçbirşey ifade etmez, bazen bir tema olarak çıkar karşımıza, bazen bir şarkı...
şarkıları insanlara insanlar öğretir, insanların hissettiklerini yazması ne kadar güzel dersin hele insanların hislerine tercüman olması -aynen bir şiir gibi-

iki kelime bir şarkıda geçtiği an, nasıl mı?

delice zeytin

aşk güzel ediyor herşeyi...
kaşların gözlerin ne güzel, bakışın ne güzel
dert savurur rüzgar toplar çiçeğini

bak, bu senin ışığın
dallarına ay doğmuş, delice, delice zeytin
bu bahar yine gelin olacak
omuzunda yeşil bir duvak, delice, delice zeytin


delice zeytin bu kadar anlamlı bir hale getirilebilir miydi?

insanın en umutsuz anında içine umut dolması böyle birşey olmalı...
vıttırı zıddık şeyler dinleneceğine, insanların duygularına duygu katan Hüsnü Arkan şarkıları, Ezginin Günlüğü dinlenilmeli...

şiirler okunmalı Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Turgut Uyar, Orhan Veli

Tasavvuf öğrenilmeli, Şems okunmalı

Atalarımız bize yol olmalı ki, bizde bizden sonraki nesillere ışık olalım...

iki kelime...

ben iki kelime için canımı vermeye hazırdım hazırım...

ben bir tek kişiyi sevdim, iki kelime kurdum

bir cümle olmadı, benim hayatım oldu...

bana iki kelime öğretti

kaderim oldu...

ben ona tek kelime olmak istiyorum...

umut...

tek kelime olmak istiyorum 

mutluluk...

bana iki kelime öğretti...

delice zeytin



31 Mart 2012 Cumartesi

uyku...

gözlerimi açtım....

etraf hiç görmediğim yeşilliklerle dolu, hiç görmediğim ağaçlar renkler, hiç güzelliğini görmediğim canlıların sesleri mi görüntüleri mi, aldığım nefes başka nefes. bir ağaç üstünde bir not...

""belki yağmura da gerek kalmazdı, insanlar bu kadar kirli olmasaydı.."


düşündürüyor beni, kimsecikler yok ama bu not...


üstümde hiç giymediğim kıyafetler, almak istediğim gömlek gibi, burnumda tatlı soluk...
kimsecikler yok hala adım atmaya mecalim yok, sanki ben yokum, üstümdeki telaşta yok, kaygıda yok, hüzünde yok, bugüne kadar boşa hüzünlenmişim gibi hayat boşa sesimi yükseltmişim, kırgınlıklarım kırdıklarım boşa..


nefes derin alınamayacak kadar tatlı, o zevki tatmak kadar güzeli olmaz olamaz gibi...


o yeşil yerlerin ucu bucağı yok, hayvanlar bir kayboluyor, sonra yeniden gülümsetiyorlar ...


bir kaç adım sonra yerde yazanlar, aklıma O geliyor...


"geleceğim, bekle dedi, gitti.. 
ben beklemedim, o da gelmedi. 
ölüm gibi bir şey oldu.. 
ama kimse ölmedi."

kalbim hızla çarpıyor ama kalbim...

gözlerimi açıyorum...

başucumda herkes ağlıyor gibi...

-Duyanınız var mı beni?

Ağlamak ağlamak güzel şey ama niye ağlıyorsunuz, hayat hüzünlenmeyecek kadar kısa, gülünmeyecek kadar çekilmez mi?
Zaman değerli değil mi?
Çok terledim, niye bu kadar kalabalık burası?

"geçmiş.. bakmasan da var. bakma.
gelecek.. bakarsan yok. bakma.
önüne bak."

şairin sözlerini yazıyorum kağıda, alın alın okuyun bunları istiyorum...

Beyazlar kirlenir, beyaz örtü kullanmadım ben hiç, kullanmakta istemiyorum, zaten sıcak burası örtmeyin...

Evet çıkartın onları dışarı, gece geç uyudum, dinlenmem gerek...

Hüzünlüyüm günlerdir, kırdığım için, yapmamam gerekenleri yaptığım için
Uyumak iyi gelir mi?
gelir dediler, sıcakta olsa uyurum ki ben...

hüzünlenmek istemiyorum gülmek, daha çok sevmek istiyorum

dışarda ağlama sesleri duymak istemiyorum...

noldu ki ağlıyorlar, üzülmesin kimseler hiç bişiye...

dün hüzünlüydüm
bugün umutlu olmak istiyorum ben 
yarında 
ertesi günde
beni görenin gülmesini
beni hatırlayanın tebessüm etmesini 

gözlerimi açtım...

olabildiğine umut, olabildiğine güzellik

hava sıcak
evet terledim sanırım ama mecalim yok
yıkanmak iyi gelecek

sevdiklerim sevdiklerim
kırdıklarım
umutlarım 
hayallerim
çabaladıklarım
aklımda aklımda

toprak soğuk
hava sıcak
yağmur kokusu
havanın mavi kokusu
ben hiç görmemiştim bu taşı
ben iyi olan ben
ben kötü olan ben

hayallerim 
umutlarım

gözümü açtım...
yanımda umut
yanımda kızım
yanımda eşim

gözümü açtım
karanlık
toprak kokusu

gözümü açtım...
hayallerim
ve söz 
ve söz ki umutlarım
ve söz ki sadece sen sadece sen güzel Sevgili'm





26 Mart 2012 Pazartesi

İnsanların fikirleri vardır, akıllarının mantıklarının sonucu fikirlerdir, fikirleri bir sürü şey etkiler, mesela gittiğin gördüğün yerler, büyüdüğün yerler, okuduğundan izlediğine hepsi ama hepsi, duyguların düşüncelerin kalbin vicdanın, mesele bir yere saplanıp kalmamak, saplanıp kalanlara noldu mu? Ya vatan haini dendi, ya da kahraman; bir süre sonra da tam tersi bunların hiç biri olmadıysa kendilerini umutsuzluk deryasında bir su parçası olarak gördüler, ya da tam tersi değil mi?  Ya aşktan sevgiden zevk aldılar, ya da nefret ettiler; ya hayat çok güzeldi, ya da bir cehennem; bunların hepsi onların elindeydi, bizlerinde elinde, elinde değil mi?

ben mi?

ben gönlü sağda, fikirleri solda
bazen gönlü solda, fikirleri sağda
hayata dik durmaya çalışan
hayatta ezilen
Allah'a karşı olanları eleştiren
İslam'ı kullananları boğmak isteyen
Sağcıları haksız bulan
Solculara komünist diyenlere karşı
İnsanlarla yaptığım iyiliği konuşmayı sevmeyen
Konuşanlardan tiksinen
Başkalarına hava atan
Dik bakan
-ki bazen öz babam
insanlardan tiksinen
ama bunlarda gerçekte var kendi ailende dahil
ve öyle kabul eden;
kendi hayatını
kendi bacaklarını 
en baştan yapan
-ki hayata dik durabilmek isteyen
temiz hayatta sıradan bir insan olmak isteyen
bir öğretmenim
bir insanım 
ve en başta insanım...

hayata nasıl bakmalıyız
hayata üstad gibi bakmalıyız
her bir satırından ders çıkararak
ve bunu hayatımızda uygulayarak ...


"
YAŞAMAYA DAİR

YASAMAK SAKAYA GELMEZ,
BÜYÜK BİR CİDDİYETLE YASAYACAKSIN
BİR SİNCAP GİBİ MESELA,
YANI, YASAMIN DIŞINDA VE ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN
YANI, BÜTÜN İŞİN GÜCÜN YASAMAK OLACAK.

YAŞAMAYI CİDDİYE ALACAKSIN,
YANI, O DERECEDE, ÖYLESİNE Kİ,
MESELA, KOLLARIN BAĞLI ARKADAN, SIRTIN DUVARDA,
YAHUT, KOCAMAN GÖZLÜKLERİN,
BEYAZ GÖMLEĞİNLE BİR LABORATUARDA
İNSANLAR İÇİN ÖLEBİLECEKSİN,
HEM DE YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEDİĞİN İNSANLAR İÇİN,
HEM DE HİÇ KİMSE SENİ BUNA ZORLAMAMIŞKEN,
HEM DE EN GÜZEL,
EN GERÇEK ŞEYİN YASAMAK OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE.

YANI, ÖYLESİNE CİDDİYE ALACAKSIN Kİ YASAMAYI,
YETMİŞİNDE BİLE, MESELA, ZEYTİN DİKECEKSİN,
HEM DE ÖYLE ÇOCUKLARA FALAN KALIR DİYE DEĞİL,
ÖLMEKTEN KORKTUĞUN HALDE ÖLÜME İNANMADIĞIN İÇİN,
YASAMAK, YANİ AĞIR BASTIĞINDAN.
1947
(2)

DİYELİM Kİ, AĞIR AMELİYATLIK HASTAYIZ,
YANI, BEYAZ MASADAN
BİR DAHA KALKMAMAK İHTİMALİ DE VAR
DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİLSE DE BİRAZ ERKEN GİTMENİN KEDERİNİ
BİZ YİNE DE GÜLECEĞİZ ANLATMAN BEKTAŞİ FIKRASINA,
HAVA YAĞMURLU MU, DİYE BAKACAĞIZ PENCEREDEN,
YAHUT DA YİNE SABIRSIZLIKLA BEKLEYECEĞİZ
EN SON AJANS HABERLERİNİ.

DİYELİM Kİ, DÖVÜŞÜLMEYE DEĞER BİR ŞEYLER İÇİN,
DİYELİM Kİ, CEPHEDEYİZ.
DAHA ORDA İLK HÜCUMDA, DAHA O GÜN
YÜZÜKOYUN KAPAKLANIP ÖLMEK DE MÜMKÜN.
TUHAF BİR HINÇLA BİLECEĞİZ BUNU,
FAKAT YİNE DE ÇILDIRASIYA MERAK EDECEĞİZ
BELKİ YILLARCA SÜRECEK OLAN SAVASIN SONUNU

DİYELİM Kİ, HAPİSTEYİZ,
YASIMIZ DA ELLİYE YAKIN,
DAHA DA ON SEKİZ SENE OLSUN AÇILMASINA DEMİR KAPININ.
YİNE DE DIŞARIYLA BERABER YASAYACAĞIZ,
İNSANLARI, HAYVANLARI, KAVGASI VE RÜZGARIYLA
YANI, DUVARIN ARKASINDAKİ DIŞARIYLA.

YANİ, NASIL VE NERDE OLURSAK OLALIM
HİÇ ÖLÜNMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞANACAK...

Nazım Hikmet





25 Mart 2012 Pazar

pencerenin önüne bir kaç kırıntı koydum, diyorum ya kuş olmak o kadar güzel, sadece onu ordan alıp karnını doyurma derdinde ve bunu yaparken sen ona döndüğünde kaçıp gitmek, düşünmemek, akla sahip olmamak böyle birşey, sadece küçük şeyler için yaşamak, aklında bin bir sorunun volta atması... sadece berraklaşmak nasıl birşey? kuşlar gibi berraklaşmak

"şiirler yazdım, kitaplar okudum
elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
derinlerde kaldım böyle bir zaman
kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum." E.C

kuşlar gibi davranmak nasıl birşey?

24 Mart 2012 Cumartesi

usulca

Güneş geldiği yeri giderken, yıldızların henüz kendilerini göstermeye başlamışken yürüyorum sadece kendimin o yolda yürüdüğünü hissederek yürüyorum, kafam bi dünya yürüyorum, aklımdan neler geçiyor ben bile hatırlamıyorum, bence her insana olur, o kadar düşünce geçer ki aklından, onları tek tek sıralamaya başlasan ben neymişim dersin zaten içinden seçtiklerimiz hayallerimiz, seçemediklerimiz hayatın kendisi olmaz mı?

Yürüyorum kafam bi dünya... Karşımda iki çocuk, okul kıyafetleri birbirlerini tekmelemeye, yumruk atmaya başlıyorlar, o düşündüklerimin hepsi hani olur ya filmlerde dizilerde puff diye uçuverdi, onlara odaklandım, onların güldüklerini gördüm, akıllarının hala bakire olduğu apaçık belliydi; onlar gülüyordu, eğleniyordu, nefes nefese kaldılar mutluluktan, ben yanlarından geçerken, öyle herkesin göremeyeceği sote yerler olur ya, orda sigaralarını yakmaya uğraştılar, benden de tedirgin oldular, sanırım ya tanıdıklarıysam diye düşündüler, hepimize oldu, sanırım mutluluk herkesin göremeyeceği yada görmelerini istemediğimiz şeyleri yapmakta saklı; bi köşebaşında sigara içmek, sevdiğinle kimsenin seni duymayacağı yerde konuşmak, gizlice okuldan kaçmak vs vs. büyüdükçe kalabalıklaşıyor insan, büyüdükçe zihni çoğalıyor, o anı o an yaşayamıyor, sanırım bunu becerebildiğimiz gün daha güzel olacağız, hayatın kokusunu ve rengini birleştirdiğimiz gün o an da olacak ve o anı birkere yakalayabildiğimizde hep yakalayabileceğiz...

Yeni nesilde birçok şey kayboluyor, birçok şey hala yaşıyor, yeni nesil değişiyor ya biz?

O anı yakalayabileceğiz mi?

2 Mart 2012 Cuma

mutluluk.

En mutlu olduğunuz an bir an'dan ibaret değildir birçok anın bir araya gelmesiyle sizin yüzünüzde küçücük bir tebessüm oluşur, bazen o tebessümler gerçek bir duyguyla birleşirse mutlu oluruz; düşünsenize bu çok uzun bir zamandır her şey bizim elimizde gibi gelir, birşeylerin birleşmesi zaman alırken, bu mutluluğun bozulması küçücük bir şeyle olabilir, çocuklar kumsalda kocaman bir kumdan kale yaparlar, bir tek taş parçası o kocaman kaleyi yıkar, mutlulukta böyle değil mi? Ama bazı çocuklar o kaleye kendisi taş atar, buna sevinir mi? İstemeyerek   hangi çocuk o kuleye taş atmıştır ki?

Gerçekten mutlu olduğunu nasıl anlarsın?

Yatağına uzandığında , gözlerini kapadığında, içinde bir dinginlik hissediyorsun o zaman mutlusundur

Basit mi bu kadar?

O dinginliği hissetmek için önce bir sürü şeyi bir araya getirmeli ve onu kendi kendinede yıkmamalısın, bunu yapmak için kaidelere uyman gerekir mi?

Hayır.

Kalbini dinle yeter.

28 Şubat 2012 Salı

yazmak en güzel şey bence.

yazmayı, okumayı sevdiren bir öğretmenim vardı, daha doğrusu bu dili, bu dilin kurallarını öğreten, bana okulu sevdiren bir öğretmendi. o zamanlar Türkçe benim için en güzel dersti. Hayatımız ne kadar değişti, önce telefonlar sonra internetler, yazdıklarım bu dilin kurallarına aykırı artık. cümlelerim düşük, anlamları sığ; yeniden başlayabilir miyim güzel cümleler kurmaya ve her harfe dikkat etmeye?

anlamda bozukluklara yol açmadan baştan yazabilir miyim herşeyi, her harfe dikkat etmeden kendimde yeniden o güveni sağlayabilir miyim?

Benim yazımı okuyanlar, Türkçe'nin güzel yanlarını görebilir mi acaba?

Yeniden başlanabilir mi her cümleye, hayata yeniden o çocuk saflığıyla başlanabilir mi?

20 Şubat 2012 Pazartesi

zaman durduysa...

bir sevgililer günü geçti, geçeli de bir hafta oldu ama bunun cevabını ben üstadından vereyim :


"her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. 
kim sorarsa ''saat kaç'' diye,
cevabım hep aynı; 
on'a doğru!" C.S

sevgili'm bana saat aldı ama ilerlemiyor onsuz ama bu ilerlemezlikte bugün 19. ayımız bitti, onla yan yana geldiğimizde ise 190 ayın nasıl bittiğini anlamayacağız sanırım. Beraber yaşlanacağız beraber büyüceğiz, o yoğurt yiyen küçük kız çocuğunun anne olduğu günleri görüp, çocuğuna şekerli yoğurt hazırlarken eminim katıla katıla güleceğim...

sevgili'm sana hasretim, sana metrelerce uzaktayım ama çok hasretim bu hasretliğin biteceği günü sabırsızlıkla bekliyorum ve her gün düşünüyorum, şimdi aynı şehirdeyiz, bakarsın yarın birgün başka bir şehirde hayalimizde ki küçük sıcak evimizde başka bir şehirde yeni insanlarla -ama biz hep el ele- olacağız...

Seni seviyorum

13 Şubat 2012 Pazartesi

Defalarca yazmaya çalışıyorum... defalarca bir kaç kelime yazıyorum sonra siliyorum, önceden devamlı yazardım şimdi ise öyle değil... sebebi kafa berraklığı sanırım, kafam hep dalıyor, kelimeler sonbahar rüzgarında savrulan yapraklar gibi; halbuki kış gibi bile olsa güzel olur, o zaman kelimeler gözleri yorar ama berraktır bembeyazdır, donmuştur. Eylül'ü daha çok sever oldum daha çok...

Herşeyler çözülür; ama düşünceler farklıdır hep... Bana uyan sana uymaz, sana uyan bana uymaz; kimi cümlelere başından başlar, kimileri sonundan; hayatta birbirine en çok benzeyen insanların bile yaptıklarından küçücükte olsa tezatlıklar vardır, olacaktır, mesele orta yolu bulmak değildir, tamamen konuyu çözebilmektir.
Önce inanmaktır hayat
Önce yaşamaktır hayat
İnandığın kadar yaşarsın hep...
Yüzündeki gülücük değildir gülmek, kalbindekine bakmak gerek...
Birşeyleri yapmak için çabalamak değildir hayat, inandığını yapmaktır...
Birşeye başlamak için birşeyi kapatmak gerekir bazen...
Bazende hiç birşeyi kapatmamak...
ve bunların hepsi bir seçimdir...
seçimi yapana önyargılı olunmaz ki
seçimi yapan suçlu değildir
ama seçimi yapan da suçlamamalıdır hiç kimseyi hiç birşeyi...
hayat sadece ve sadece onundur
sadece onun seçimleridir...
Yapraklar gibi savrulur iki tarafa ama hep tekrar yeşermeyi düşünmelidir...
Hayat bizi çağırır...
Bazen geriye, bazen geleceğe
Bu da seçim değil midir??
Kalbine inanan, ölmeden güzel günleri görür, görmüştür...
Hırslı olmalı ama vicdanını kaybetmemeli insan...
İnanmalı daha çok inanmalı kalbine, kendine, aklına...
Sonra hayat herşeyi verir mutlaka...

Bunlar ne mi? Sadece bir umut, ama hepsi mavi bir umut, tıpkı hergün görünen gökyüzü gibi.....

17 Ocak 2012 Salı

artık yazma zamanı...


bir yer var bu şarkıda... benle ne alakası var bilmiyorum inanın ama hani sert bir rüzgar eserde, tüm vücudunun gözeneklerine işler, tane tane işler öyle bir etki yaratıyor bende... saat 00.34, saat 20.32 den belli elli kere dinlediysem, elli kere ağladım... gözlüğümü elli kere sildim, burnumu elli kere sildim... herşey bi yana, sadece bu mu... saat 00.40, bir mesaj geldi ondan önce msn yazısı ben okurken gözümden yaş, cevap yazarken gözümden yaş, noluyor bana böyle...

hatalar insanlara hata olarak dönmeli ama bana hatalar hep gözyaşı olarak dönüyor, gizlice kimse bilmiyor kimse...gizlemek erdem mi?
hayata karşı savaşmak iyidir peki ben ne kadar savaştım ??
gizleyerek savaşılır mı?
yoksa sadece karanlıkta savaşmak mı benim  ki kendime bile itiraf edemediğim??
ve hayat sadece beni çok sevenleri kırmaktan üzmekten mi ibaret??
kötü bir adammıyım ben?
hayat bugün ağlamama müsade etti...
ben sadece bunu değerlendiriyorum...
yaptığım yaşadığım herşeyi hayatın sırtına mı yükleyeceğim?
yalan mı söylüyorum....
bir sürü doğrularda vardı ama?
hayatın üstüne herşeyi atarım, bir tek şey hariç....

kendimden utanıyorum çok....
ve bunu bugün çok iyi anladım...

yağmur yağar, durur, yağar, durur...
kendinden utanmak yağmurun hiç yağmamasıymış....

beni affetsin yağmur

ben çok korkuyorum
ağlıyorum, sonra korkuyorum sonra utanıyorum, ağlıyorum...
bana ne oluyor??

9 Ocak 2012 Pazartesi

sabah 3 suları...

beni hayatımın anlamı aradı...

gözlerinden yaş akıyor...

kavga ettiğimizi görmüş...

ama güzel kalbinin derinliklerinden seslendi bana

sevgili'm, kar yağıyor mu?

kalbi gibi bembeyaz yumuşacık kara ihtiyacı var sevgili'min...

ben sevgilimi çok üzdüm bu ara....

rüyasından uyandığında bile üzgün...

ama söz artık hiç üzmeyeceğim onu

o bu ankara'nın sebebi...

karların saflığı kalbinden...

puslu ankarayı, güüllük gülüstanlık eden...

ve artık rüyalarının ankarasını yaşayacak

çünkü bu deli çocuk onu hiç üzmeyecek hiçç...